Uzun zamandır hasta bulunan kocası nihayet son nefesini vermiş, iki çocukla kendisini kiralık evde yapayalnız bırakmıştı. Artık çocukların sadece bakımıyla değil, geçimiyle de kendisi uğraşacaktı. Her şey neyse de kirasını ödeyemediği ev sahibinin ısrarla çıkmasını istemesi onu fazla üzüyordu.
Yapılan bunca baskıya daha fazla dayanamadı, nihayet iki çocuğunun elinden tutup cami avlusundaki bir harabeye taşınmaya mecbur kaldı. Burada cami cemaatinin sadakalarıyla durumu idare etmeye çalışıyordu. Perişan halini gören cemaatten bazılarının tavsiyesi üzerine iki çocuğunu da yanına alarak doğruca mahallenin zengini olarak anlatılan adamın kapısını çaldı. “Şu masumlarla cami avlusundaki harabeye sığınmak zorunda kaldım, sizin bana yardım edebileceğinizi cemaat söyledi.” diyebildi. Zengin adam, dudaklarını büktü, omuzlarını silkti, en küçük bir araştırma ve acıma duygusu duymadan konuştu:
– Senin gibi niceleri gelip kapımı çalıyor. Ben herkese yardım edemem ki! Üstelik doğru mu söylüyorsun, eğri mi onu da bilemem ki!? diyerek, ‘Başka kapıya bak!’ sözüyle kapıyı pat diye yüzüne kapattı. Halbuki iyice ümitlenerek gelmişti buraya. Bu defa ihtiyaçlar zorlayınca mecbur kaldı yola çıkıp gelip geçenlere derdini anlatmaya. Kimisi dudak büküp gidiyor, kimisi de küçük bir sadakayla geçiştiriyordu. Son bir ümitle yoldan geçmekte olan yaşlı bir adama da boynunu büküp durumunu dile getirdi. Adam dikkatle dinledikten sonra önce birazcık düşündü sonra da:
– Çocuklarını da alarak gel benimle, dedi. Adamın evinin avlusunda kapıcı dairesi boş duruyordu. Orayı gösterdi:
– Kimseciklere yüz suyu dökme. Bir çaresini buluncaya kadar işte burada misafirimiz ol. Sana ve çocuklarına bakmaya gücümüz yeter. Senin gibi kahraman anneye sahip çıkmak insanlık görevimizdir, dedi.
Anne, gece–gündüz kıldığı namazlarında kendisine böyle bir yeri tahsis eden adama dua ediyor, Allah’ın cennette köşkler nasip etmesini diliyor, küçükler de minicik ellerini açarak amin diyorlardı ‘Cennette köşk nasip etmesi’ duasına. Ev sahibi adam ise durumu geriden habersizce takip ediyordu. Bir müddet sonra adam, hanımıyla birlikte gelip sedire oturarak sürpriz açıklamasını şöyle yaptı:
– Hanımefendi, dedi, aslında biz Mecusi bir aileyiz. Müslüman değiliz. Ama senin ibadetle, dua ile dimdik ayakta durman bizi etkiledi, sana bakarak Müslüman olmaya karar verdik. Seni böyle ayakta tutan imanını anlat bize. Senin dürüstlüğün, sabrın, ihlasın ailecek bize tesir etti. Ve Mecusi aile, hanımın örnek hali ve duasıyla imanla şereflendiler. İşte bu sırada yüzüne pat diye kapısını kapatan Müslüman zengin bir rüya gördü. Mahşer yeri kurulmuş, güneş başta beyinleri kaynatırcasına sıcak salmakta, sığınacak bir yer ararken karşıda beyaz bir köşkün bomboş durduğunu görerek köşke doğru hızlanırken birileri şöyle dedi:
– İki çocuğuyla kapına gelip halini anlatan yoksul kadıncağıza kapını kapattığın anda bu köşkün kapısı da sana kapandı, ona kapısını açan Mecusi komşuna gitti köşk. Sen oraya giremezsin, dön geriye!..
Bu ikaz kendisini düşündüren cimri zengin, sabahın ilk saatlerinde Mecusi komşuya giderek yoksul kadını sordu:
– Ben senin gördüğün beyaz köşkü görmeden sahip çıktım yoksul kadına. Allah da bana o yoksulun duası, minicik çocuklarının da amin demesi hürmetine iman nasip etti. Hanımın evi burada, teklifini yap, kabul ederse götür!..
Hemen yüzüne kapı kapattığı hanımın kapısını çalıp davetini yaptı.
Hanımın cevabı açık ve netti:
– Sen iki çocuğumla benim yüzüme kapını kapattığın anda Allah da sana vereceği köşkün kapısını kapattı. Başka yoksul bul da kaybettiğin köşkünü onun duasıyla kazanmaya bak! Benim duam artık cömert zenginedir!..